5 Ağustos 2011 Cuma

Hollywood Operasyonları




David R. Lobb'un yazdığı  "hollywood operasyonları" kitabı , ilginç bilgiler içermektedir. Çoğu izlediğimiz veya adını bildiğimiz filmin perde arkasında yaşananlar belgeleriyle açıklanmaya çalışılmış. Perde arkası dediğimiz de pentagonun filmlerin senaryolarına müdahale etmesi. Aslında pentagonun elinde böyle bir yetki yok ama amerikan ordusunun herhangi bir araç gerecini kullanmak isteyen yapımcı ve yönetmenler pentagondan medet umuyorlar tabi Amerika’da hiçbir yardım karşılıksız olmadığından bu yardımları sonucunda pentagon, bazı filmlere ciddi şekilde müdahale etmiş ve ediyor da.


Amerikan filmlerinin devlet müdahalesinden bağımsız olduğunu sanıyor olabiliriz, ama gerçekte Pentagon, uzun yıllardan beri film yapımcılarına neyi söyleyip neyi söylemeyeceklerini dikte ediyor. Hollywood'un küçük sırlarının en kirlisi bu. Televizyon ve film yapımcıları buna izin veriyorlar çünkü pentoganla işbirliği yapmak onları bir yığın masraftan kurtarıyor. Ordu, ekipman sağlamayı ve destek vermeyi kabul ederse, filmin bütçesinden milyonlarca dolarlık tasarruf edebiliyorlar. Yapımcının bu yardımı elde etmek için tüm yapması gerekenler, senaryosunun beş nüshasını onay için pentogana göndermek, filmi pentagonun onayladığı senaryoya uygun şekilde çekmek ve film halka sunulmadan önce pentagon yetkilileri için bir ön gösterim yapmak.


Vietnam savaşı dönemi filmleri "Platoon" ve "Born on the Fourth of the July" filmleri için ordunun desteğini almayı reddeden yönetmen Oliver Stone, “kendi bakış açılarını satmak için hepimize fahişe muamelesi yapıyorlar,” diyor ve ekliyor: “belirli tipte filmler yapmamızı istiyorlar. Savaşın karanlık yüzüyle uğraşmak istemiyorlar. Savaş hakkında gerçeği dile getirmeyen filmlere destek veriyorlar ve savaş hakkındaki gerçeği arayan filmleri desteklemiyorlar. Savaş hakkındaki çoğu film, askere alım ilanından farksız.”


Büyük çaplı bir film yapmayı düşünüyorsanız ve filminizin içinde orduya ait materyal kullanmak istiyorsanız ya servetinizden fedakarlık yapacaksınız ya da senaryonuzu ve kendinizi satacaksınız. Uzaylıların dünyayı istila etmeye çalıştığı filmlerde amerikan başkanı dahil tüm amerikanın dünyayı kurtardığına şahit olmuşuzdur, bu filmlerde dünyanın geri kalanını (birleşmiş milletler toplantısında) gözü çekik birkaç çin  lokantası bulaşıkçısı , Araplara özgü kıyafet giydirilmiş mcdonalds çalışanları ve sarhoş bi kaç adamın temsil ettiği Rusya oluşturmaktadır. İşte tüm bu filmlerden para kazanabilenlerin neredeyse tamamı pentagonun değiştirdiği senaryolarla çekilmiştir.


Bruce Feirstein, yeni James bond filmi , "Tomorrow Newer Dies"ın senaryosunun ilk taslağını Santa Monica, Kaliforniya'da yazmıştı. Daha önce de James bond filmi çekmiş ve bu filmden sonra da çekecektir. Donanma "tomorrow newer dies"ın yapımcılarının deniz kuvvetlerinin gemilerini ve helikopterlerini kullanmasına izin veriyordu, ama pentagon film irtibat bürosunun başı Phil Strub, bu iyiliğin karşılığında kendilerini rahatsız eden diyaloğun çıkarılmasını bekliyordu. Yapımcılar da pentagonun isteğini Feirstein'e ilettiler. Ona, cümlenin yeni Vietnam büyükelçisini zor duruma düşüreceğini ve Amerika ile Vietnam arasında yeni kurulan ilişkilere zarar verebileceğini söylediler. Filmdeki başka bi ajan, bond'a “yakalanırsan ne olacağını biliyorsun. Bir savaş çıkar ve belki de kazanan bu sefer biz oluruz”. Evet, Strub denilen adam sadece bu cümle için desteğini çekme ültimatomunu vermiş, sonunda da istediğini almıştır tabi, yönetmen de teknik desteği.


MGM'nin 2002 tarihli "Windtalkers" filminin senaryosunda yer alan bir sahnede, lakabı dişçi olan bir denizci, Japon askerlerinin cesetleriyle dolu savaş alanında sürünerek ilerlemektedir. Orijinal sahnede bu sahne şöyle anlatılıyor: ”dişçi, ağzındaki altın dişi almak için ölü Japon askerinin üzerine eğilir. Süngüsüyle çalışarak, cesedin altın dişini sökmeye uğraşır.” Dişçi “babana gel” der. Bu tüyler ürpertici bir sahne ama John Woo'nun yönettiği ve başrollerinde Nicolas Cage, Christian Slater ve Adam Beach'in oynadığı filmde çekilmeyen birçok sahneden yalnızca biri. Bu sahne, Phil Strub ve deniz piyadelerinin şikayeti üzerine senaryonun son taslağından çıkartıldı. Çıkarılan bir başka sahne de Nicolas Cage'in canlandırdığı ana karakter Onbaşı (daha sonra çavuşluğa terfi eden ) Joe Enders'in işlediği bir savaş suçuna dair sahneydi. Orijinal senaryoda Cage, alev makinesiyle kendisini kavurmaya çalışan yaralı bir Japon askerini öldürüyordu. Deniz piyadelerinin Los Angeles'taki film irtibat bürosu şefi olan yüzbaşı Matt Morgan'ın şikayeti üzerine bu sahne filmden çıkarıldı.


İzlediğimiz savaş filmlerinde eğer yüksek hasılat söz konusuysa filmin, yapımcıların cebinden çıkan paralarla çekilme ihtimali çok zayıf. Çünkü sadece bir savaş helikopterini kullanmanın bile maliyeti inanılmaz yüksek, kolay kolay da kimse bu meblağları karşılayamaz. Bi kaç radikal yönetmen ve yapımcı haricinde hepsi maddi kolaylıkları hasebiyle pentagona dileniyor. Eğer ki izlediğimiz bir filmde ordu ciddi şekilde eleştirilmiş ve sistem yerilmişse o film mutlaka yönetmeni zarara uğratmıştır ya da karını müthiş derecede azaltmıştır. Bunun örneklerini ilgili pek çok filmde gördük.


1993 yılında "Forrest Gump"ın yapımcıları filmi çekmek için askeri yardım almak istediler. Bu yüzden senaryoları pentagona gönderdiler ama ordunun asıl sorunu "Forrest Gump"ın ta kendisiydi. Tom Hanks'in canlandırdığı budala baş karakterin Vietnam savaşı sırasında ordunun askere alacağı tipte bir asker olmadığını hissetmişlerdi. Ordu departmanının notuna göre, filmin senaryosu, “1960'ların ordusunda saf ya da kıt zekalı askerlerin istihdam edildiği hakkında genel bir izlenim” bırakıyordu ve orduya göre bu izlenim “ ne doğru ne de ordunun yararınaydı”. Gerçekte ise Vietnam savaşı sırasında ordu, düşük zekalı kişileri askere almıştı ve deniz piyadeleri orijinal senaryoyu okuduktan sonra  filmin, amerikan askeri tarihinin bu az bilinen bölümüne gönderme yaptığını fark etmişti. Deniz piyadelerinin Los Angeles'taki halka ilişkiler bürosu yöneticisi yarbay Jerry Broeckert, 19662da savunma bakanı Robert McNamara tarafından yürütülen ve daha önce silahlı kuvvetlerin zeka testlerinden başarısız olmuş kişilerin askere alınması planından bahsediyordu. 



Sayıları toplam olarak 350 000 kişiye ulaşan ve diğer askerlerin acımasız bir şekilde “moron piyadeler” diye lakap taktıkları bu adamlar orduya alındı ve çoğu da Vietnam'a gönderilmek üzere kara birliklerine katıldılar. Bu plan körü körüne ölebilecek askerlere ihtiyaç olduğundan mı yoksa toplumdaki moronların imha edilmesinden mi kaynaklanıyordu bilmiyoruz. Onlardan en az birinin IQ sunun 62 (yani filmde 80 olduğu söylenen Gump'ınkinden düşük) olduğunu biliyoruz. Fakat pentagon böyle bir şeyin hiç gerçekleşmediği konusunda hatalı bir şekilde ısrarlıydı. Sonunda yine pentagonun isteği oldu ve forrest gump ve onun karides seven koca ağızlı arkadaşı Bubba haricinde herkesin normal adamlar gibi resmedildiği bir senaryo ortaya çıktı. Ama pentagon, ilerleyen zamanlarda, senaryoyu askeri ahlaka uygunlukta yeterli bulmadıkları gerekçesiyle beğenmeyip filme destek olmayacaktı.


Ordu, "Renaissance Man"e bayılmıştı. Başroldeki Danny DeVito'nun ( işsiz bir karakteri canlandırıyordu) askerlere Shakespeare öğretme işini gönülsüzce kabul eden bir pazarlama müdürünü canlandırdığı 1994 yapımı komedi filmi,  pentagonun talep ettiği senaryo değişikliğinin ardından ordunun askere alım reklamına benzemişti. Bazen komple bir sahne ordu tarafından yazılmış, diyaloglar değiştirilmiş ve bir karakter (adi bir askere alım görevlisi) tümüyle filmden çıkarılmıştı. Ordunun filmin çekimlerine nezaret etmesi için teknik danışman olarak görevlendirdiği binbaşı David Georgi , “film doksan dakikalık bir ordu reklamıydı” diyor. ”Ordunun sizi önemsediğini gösteriyordu. Kendinizi iyi hissettiren bir hikayeydi. Senaryo düzeltildiğinde yönetmen Penny Marshall istediği tüm askeri ekipmana, personele ve mekanlara kavuşmuştu. Yönetmen gece boyunca çekim yapmak zorunda olduğu günler için şöyle diyordu : “gece yarısına kadar bin asker, gece yarısından sonra farklı bin askerimiz vardı. Bu iki bin asker ücret almıyordu. Ordu çekim için onları görevlendirmişti. Fakat dünyadaki bütün çikolataları satın aldığımıza eminim, askerler o gece binlerce çikolata yediler, içebildikleri kadar kahve ve kakao içtiler.”


"Ranger specilist" John Stebbins, gerçek hayatta bir ordu kahramanı. 1993 yılında, Somali'deki kanlı "Mogadişu Çatışmaları" sırasında gösterdiği cesaret nedeniyle gümüş yıldız (ordudaki en büyük onur nişanlarından biri) aldı. Kahramanlıkları, Mark Bowden'in çok satan kitabı "Black Hawk Down"a konuk oldu. Daha sonra aynı eserden, Ken Nolan tarafından yeniden yazılan film senaryosunda anlatıldı. Fakat Bowden'in kitabının basıldığı 1999 yılından sonra, filmin yapım aşamasına geldiği 2001 yılından önce, Stebbins'in başına korkunç bir şey geldi: on iki yaşında bir çocuğa tecavüz etmek suçundan askeri mahkemece yargılandı ve askeri hapishanede otuz yıl hapse mahkum oldu. Ordu, kahramanlarını beyaz perdede görmekten hoşlanırdı, ama küçük çocuklara tecavüz edenlerini değil, bir şeyler yapılmalıydı. Pentagon, yapımcılardan filmdeki ismi değiştirmelerini istedi ve yapımcılar da bunu  kabul etti. Çünkü filmi çekmek için ordunun helikopterlerine ihtiyaç vardı.


Jerry Bruckheimer, modern, büyük bütçeli savaş filmlerinin kralıdır. Ordunun desteğini alarak yaptığı filmler arasında (yapımcılığını üstlendiği) "Top Gun", "Armageddon" ve "Pearl Harbor" gibi yapıtlar var ayrıca kendisi "crime scene investigation" serilerinin de yapımcısıdır, bu diziler için de teknik destek aldığı bir gerçek. Yapımcının filmlerinde gördüğümüz abd ordusunun yavşaklığı ise tartışılmaz.


Bu Phil Strub denilen adamın onayını alamadığı için askeri yardım alamayan başlıca filmler şunlardır: "Afterburn", "Die Hard 2", "Fields of Fire", "Forrest Gump", "G.I. Jane", "Speed", "The Thin Red Line", "Turbulance". 1981 yılında, "An Officer and  a Gentlemen"in yapımcıları, donanma yardımını elde etmek amacıyla dönemin başkanı Reagan’a başvurdular. Fakat Reagan hiçbir şey yapmadı. Bu olaydan üç yıl önce yönetmen Francis Ford Coppola, ordunun fikrini değiştirmesini ve "Apocalypse Now" için işbirliği yapmasını sağlamak amacıyla  başkan Jimmy Carter'a başvurduğunda Carter da yardım etmemişti.


Kuşkusuz bugüne dek yapılmış  askere alım oranı patlamasını en fazla gerçekleştirmiş olan film, başrolde Tom Cruise'un kendini beğenmiş donanma pilotunu canlandırdığı, Paramount'un 1986 hiti "Top Gun"dı. Donanma filmi o kadar sevdi ki askere alım görevlileri filmin gösterildiği sinema salonlarında asker alımı için standlar kurdular. Donanmaya göre, filmin gösterime girdiği tarihten sonra donanma pilotu olmak isteyen gençlerin oranı beş kat artmıştı. Binbaşı David Georgi o dönemi şöyle anlatıyor : “çocuklar filmden fal taşı gibi açılmış gözlerle çıkar ve nereyi imzalıyorum derlerdi” filmin devam filminin çekilmesi gündemdeydi. Ama 1991 yılında Las Vegas Hilton Oteli'nde patlak veren "Tailhook Skandalı"nda seksen yedi kadın, yüzlerce donanma pilotunun cinsel tacizine ve fiziksel şiddetine maruz kalmıştı. Paramount, donanmaya gidip hadi ikinci filmi çekelim dediğinde donanma onları kovacaktı. "Top gun" filminde, Tom Cruise eğitmenini yatağa atıyor ve sünger gibi içiyordu. Tailhook'un ardından donanmanın bu imajın yansıtılmasına hiç ihtiyacı yoktu.


Kuzey kore'de halk, evlerinde kapatamayacakları ve durmadan propaganda yayan hoparlörler bulundurmak zorundadır. Kuzey koredeki propaganda, insanları sürekli savaş halinde olmaya alıştırmak için kullanılıyor. Peki abd'de pentagonun amerikan filmlerini ve tv programlarını biçimlendirmesi, sterilize etmesi ve sansürlemesinin yan etkisi de bu olamaz mı? Son elli yıldır amerikan halkının  savaşı daha fazla destekler olduğu kesindir. Son yıllardaki yeni trend ise şu "süper güce sahip karakterler hep Amerika’yı düşmandan özellikle de Rusya’dan kurtarmaya çalışıyorlar, bu filmlerin sayısı da gün geçtikçe artıyor ve insanlar bu filmlerde önce tehdit altında bırakılıyor ardından abd ordusu onları ve tüm insanlığı kurtarıyor."




1 yorum:

  1. hakkaten ilginç bilgiler ayrıca bu çalışma için de teşekkürler

    YanıtlaSil