“Arrested Development”
dizisini Mitchell Hurwitz yönetmiş. Dizinin anlatıcısı (narrator) ünlü
yönetmenlerden Ron Howard. Barşrollerde de Amerikan'ın en yaratıcı
komedyenlerinden David Cross, Will Arnett, Jeffrey Tambor ve Jason Bateman yer
alıyor. Bu diziye değiniyorum çünkü
kendisi en sevdiğim komedi dizisidir. Amerika ve ülkemizdeki tüm komedi
dizilerini göz önüne aldığımızda bana göre en kalifiyeli senaryoya, oyunculuğa
ve akışa sahip dizi bu dizidir. Hiçbir diziye veya filme bu kadar güldüğümü
hatırlamıyorum. (eski yerli komedi filmlerinden bazıları hariç) Ama total
izleyici kurbanı olma meselesi sadece ülkemizde olan bir hadise değil. Bu güzel
dizi de 3. sezonun ortasındayken reyting kurbanı oldu ve birkaç bölüm daha
yayınlandıktan sonra kaldırıldı.
Burada çok önemli bir
husus yatıyor; izleyicilerin seçimleri ne kadar doğrudur ve reytingler doğru
bir şekilde ölçülebiliyor mu? İşte bu iki sorunun muğlaklığı tv sahiplerinin
çoğu zaman yanlış ve saçma kararlar almalarına sebebiyet veriyor. Arrested development,
belli ki Amerikan halkının zekasının üstünde bir anlatışa ve espri yaklaşımına
sahipti, insanlar gerek ülkemizde olsun gerekse de başka yerlerde çok zeki
yapıtları istemiyorlar. Belki bunda da haklıdırlar, işten eve geldiklerinde
veya dinlenmek için tv açtıklarında çoğunlukla sonu belli olan ya da tanıdık
hikayeler görmek isterler. 4-5 sezon yayınlanan sıradan aşk dizilerinde başrol
oyuncularının sevişmesi için tam 1500 gün bekleyen teyzelerimiz var ve reytingi
de bu kadınlar belirliyorlar. Uzun cümleler, göndermeler ve bazı üstü kapalı
mesajları dünya genelindeki çoğu izleyici sevmiyor belki de kafa yorduğu için
istemiyor. Peki ama bu zeki kitlenin varlığı azınlık kesimin neden canını
sıkmak zorunda?
Ülkemizde baştan sona
izlediğim tek dizi vardı o da tahmin edeceğiniz üzere erkenden yayından
kaldırıldı. "Üsküdar’a giderken" adlı diziyi çok beğenmiştim, tamam dedim
aradığım bu. Hep gavurların sit-comlarını izliyoruz biraz da kendi
komikliklerimizi, muzipliklerimizi, maceralarımızı izleyelim demiştim ki güzelim dizi
yayından kaldırıldı. Şimdilerde hemen hemen aynı ekip başka bir dizide beraber
çalışıyor; işler güçler. Selçuk aydemir bu sefer izleyiciyi mutlu etmenin
yolunu bulmuşa benziyor. Araya tipik, bilindik, ucuz sahneler de ekleyerek bir
yarım saatlik bölüm de kendi nirvanasını zorluyor, benim sıkılacağım sahne sayısı artarsa ekranlarda biraz daha kalabilir. Arrested development
ise o kadar yüksek bir çıtadan başlamıştı ki salak Amerikan halkı diziyi
anlayamadı. Derken zamanla dizi kıymete bindi ve yakında yoğun istek üzerine
dizi 4. sezondan devam edecek ayrıca bir de filmden bahsediliyor. Hepsi önümüzdeki
iki yıl içinde olacak gibi.
"How I met your mother" (ananla nasıl tanıştım) ile
gülen üniversite gençliği, hepinize acıyorum. O kadar sıradan ve ezbercisiniz ki
gördüğüm yerde cümlelerimle sizleri ezesim var. Bir de okan ve beyazın
programları bi de Abbas güçlü ile Türkiye'nin geleceği derken entelektüel olunmuş
oluyor. Bir kere üniversite öğrencisinin farkını izlediği talk showlar
belirlemez. Ben hiç birini baştan sona izlemedim, gerek de yoktu. Üniversiteye gitmiş
olmanın en önemli göstergeleri sosyal olmak, yeni kültür ve lisan öğrenmek,
beynini çalıştırmayı denemek ve en önemlisi kitap okumaktır. Türkiye'de bir
sürü üniversite dolayısıyla bir sürü öğrenci var ama gazetelerimiz, sinemamız
ve dizilerimiz hiç de okur-yazar, kültürlü kesime hitap etmiyor. Gerçi hakkını vermek
lazım biraz biraz toparladı dizilerimiz ama potansiyelin çok altındayız. Leyla ile
mecnun dizisi buna en güzel örnek olacaktır. Üniversite mezunu veya öğrencisi
olmadan bu diziden bir insanın tad alamayacağını düşünüyorum. Ne zamanki böyle
diziler ve eserler artacak işte o zaman bu ülkede bir şeyler yolunda
gidiyordur diyebileceğim.
Üniversiteye değiniyorum
çünkü bu insanlar belirlemeli izlediğimiz, okuduğumuz veya içinde bulunduğumuz
her şeyi. Çünkü bu insanlar düşünen, eleştiren ve kolay ikna olamayan insanlar
olmalı, ama daha var. Görünen o ki o hep özenilen amerikanın bile hala zamana
ihtiyacı var neyse ülke ve kültür meseleleri hiç bitmeyecek gibi. Bitmeyecek ama
konuşmak lazım, özellikle dizilerin süreleri. Reklamla beraber 4-5 saat süren
dizilerimiz var ve bu diziler her hafta yayınlanıyor. İnsan bunca senaryo ve
olay akışı nasıl oluyor diye merak ediyor ve tabii ki cevap belli; olaylar ve karakterler sıradan, şöyle ki başroldeki insanları kapatıyorlar bir odaya hadi siz
konuşun diye. Bu insanlar konuşurken çok ciddiler, hiçbiri cümle hatası yapmadan
konuşuyor ve normal insan izleri yok. Başroldeki erkeklere tüm mahallenin
kızları aşık ve hep zengin ile güçlünün hikayesi anlatılıyor ve amına koduğumun
bu dizilerinde olaylar akmıyor, adamlar kahvaltı yapıyorlar yarım saat ve bizde
izliyoruz. İşte izlememek lazım ama daha 50 senemiz var. Komedi dizilerimize
gelince canı sıkılan sit-com yapıyor. Nedir bu sit-com? “Situation comedy” yani
durum komedisidir. Belli birkaç mekanda belli kişiler en fazla yarım saatlik bir süre
zarfında hızlı hızlı espriler ve göndermeler eşliğinde bir şeyler anlatmaya
çalışırlar.
Peki ülkemizdeki
sit-comlar nasıl? En kısası reklamla beraber 2,5 saat. Amına koyacam şimdi ama
olmayacak. Olmaz, olamaz bu kadar uzun sit-com olmaz. Başrol oyuncusuna
veriyorlar inisiyatifi konuş babam konuş. Espriyi biz konuşma şeklinden ve
tavırlarından alıyoruz. Halbuki asıl espri hızlı laf sokmalarda ve
göndermelerde aranmalı. Hep göndermeden bahsediyoruz ama nedir bu gönderme der
gibisiniz. Gönderme, dizi oyuncularının rolleri icabı anlattıkları olay ve
durumda aslında başka bir hikaye ve olaya çağrışımda bulunma istekleridir. Örneğin
bir komedi dizisinde beş-altı tane adam ani bir kararla bir mekandan çıktıklarında
üzerlerinde siyah takım elbiseler ve arka fonda da hareketli bir müzik var ise
gönderme yapılan yer reservoir dogs filmidir. Tabi gönderme yapan kadar
alanın da yeri önemlidir. Bu gönderme film olur, gerçek hayattan olay olur bazen
de oyuncuların eski deneyimleri ile gerçek hayatlarından kesitler olur. İşte bu
gönderme denilen şeyin en fazla ve güzel olarak yapıldığı yer arrested
development’tir. Ben daha önce bu kadar güzel ve fazlasını görmemiştim. Her sahnede bir şeyler saklı ve az olan dizi süresi çok ama çok dolu ve yoğun olarak geçiyor.
Gönderme meselesindeki
asıl olay ise şudur; gönderme yapılan kesimin belli kültür seviyesinde
olmasıdır. Kimse yanlış anlamasın ama şuan 40-50 yaş ve üstü olanların
anlayabileceği bir gönderme türü yok. Türkiye'de bu işin adı absürd komediye çıkıyor
zaten öyle de olmak zorunda. İnsanlar anlamıyorlar ve anlaşılmayan şey de absürd
yani tuhaf oluyor. Tabi burada absürdlüğün dozajını arttıran da halkını çok iyi
tanıyan senaristler. Bütün bunların üstüne oyuncularımızın çok sıradan olmaları
da eklenince cılız bir tv hayatı ortaya çıkıyor. Akasya durağı ve arka sokaklar
dizileri zeka altı diziler. Bu dizileri kendi oyuncuları dahi izlemezler. Aksiyon
ve komedinin bu kadar kötü olduğu başka bir yapıt olamaz ama bu diziler sağlam
reyting alıyor. Bir üniversite
öğrencisinin bu dizileri izlememesi lazım.
Güzelim dizimiz
arrested development’ı anlayabilmeniz için az buz yabancı dizi ve film
kültürüne biraz da Amerikan yaşamına aşina olmanız lazım. Arada anlayamadığınız
espriler olabilir. Bir de bu dizide çok sağlam kelime oyunları içeren espri
olduğundan altyazıyı çok iyi yerden seçmelisiniz. Bir kere bu dizi tvde felan
izlenmez. Birkaç tane güzel yabancı dizi yayını yapan site var oralardan
izlemenizi tavsiye ederim. Peki bu dizi neyi anlatıyor derseniz, bluth
ailesinin başından geçenleri anlatan bu dizimizde bluth ailesinin tüm fertleri
alık ve saftiriktir, bir kaçı ise kolpadır. Baba bluth tam bir dolandırıcı olup
aileyi ve şirketi iflasa sürüklemişken, karısı ve kızı ise işe yaramadan
sürekli alışveriş yapan fettan tipli kadınlardır. Ailenin en akıllısı ama aslında gizli bir saf olan Michael ise
ailesini iflastan sonra bir arada tutmaya ve kurtarmaya çalışmaktadır. Michael’in
iki erkek kardeşi de evlere şenliktir. Birisi hala annesiyle kalmaktadır bir diğeri
de işe yaramaz bir sihirbazdır ve kendi kurduğu “hilesini halka gösterenin
atılacağı cemiyet”ten atılmıştır.
Michael’in oğlu ile
yeğeni de çok sevimli ve saftiriklerdir. Asıl bomba karakterim ise tobias fünke
olup kendisi bluth ailesinin damadıdır. Tobias işe yaramaz bir doktor olup
zamanında sertifikası elinden alınmış işsiz gezmeyi kendine şiar edinmiş gay olup
olmamak arasında gidip gelen çok sevimli bir abimizdir. Onu her gördüğünüz
sahnede güleceksiniz. Zaten o karaktere gülmüyorsanız diziyi bırakın. Arka sokaklar
her pazartesi saat sekizde yayınlanırken, Rasim ozan Kütahyalı ve Ahmet çakarlı
(bonus ümit ozat) derin futbol her pazartesi gece on bir de yayınlanıyor. Pazartesi
tam bir eğlence ve heyecan şöleni sizleri bekliyor.
Tobias fünke bir gün iş
aramak için evden erken ayrılır ve evdekilere bir not bırakır. Notun üstünde “işe
gittim” yazılıdır. Notun altında ise t.(tobias) yazar. Evdekiler t'yi yanlış anlayabilir diye parantez içi not düşecek kadar da düşünceli bir abimizdir. Bu sahneye kaç dakka
güldüğümü hatırlamıyorum. Tobias fünkenin o kadar zekice hazırlanmış sahneleri
var ki saymakla bitmeyecek kendiniz izlemeli ve keşfetmelisiniz. Analrapist lakabını
da unutmamak lazım. Ailenin işe yaramaz avukatını da unutmamak gerekiyor. Ara ara
karşımıza çıkan bu karakter de inanılmaz komik ve bir sürü göndermenin ve hızlı
esprinin de tam ortalarında yer alıyor. Gönderme demişken işte size
avukatımızla ilgili güzel bir gönderme. Gönderme yapılan yer ise aynı oyuncunun
yıllar önceki bir sahnesi. Barry zuckerkorn karakteri efsane bir karakter gerçekten de. Bu sahneyi bilmeden çok sıradan gelen görüntü
bilenler için çok keyifli bir hal alıyor. Sanki bulmaca çözüyormuşuzsunuz gibi
inanılmaz zevk alacağınız yüzlerce sahne var. Ayrıca dizimizi özel kılan bir
diğer özellik de sahne geçişlerinde ve esprilerde gülme efekti kullanmamaları
ki sadece bunun için bile izlemelisiniz. Bir de dizimiz inanılmaz hızlı
ilerlemektedir. O kameramanın neler çektiğini gidip kendisine sorun. 25 dakikada
en fazla ne anlatılabilir derseniz bu diziyi izleyin derim. Aynı diziyi
bizimkiler yapsa bu aile yemek masasından yarım saatten önce kalkmaz, doğruya
doğru.
Diziyle ilgili bir
diğer güzel göndermeye daha değinmeliyim. Michaelin abisi gob, bir gün kardeşi
michael’e ve onun bisikletine sinirlenir ve ona bir ders vermek ister. Bir gece
Michael yatağından uyanır ve elleri siyah yağlarla beraber yorganın içinde
parçalanmış bisiklet bulunur. İzleyince
çok daha güzel gelecek bu sahne emin olun. Favori bölümlerimden birine de değineyim; hermano kelimesinin İspanyolca da erkek
kardeş olduğunun bluth'lar tarafından bilinmediği bölümde salaklık bu kadar güzel
oynanabilirdi. İşte bizimkiler bunu beceremiyor, adam salak rolü oynuyor ama
sevimli değil ve roller çok yapmacık. Dizi yayından kaldırılma kararı alındığında
ekip son iki üç bölümü o kadar rahat ve kanallara laf sokaraktan yapar ki
izlemeye değer. Buraları da anlatmanın mümkünü yok izlemeniz lazım. Diyelim ki
diziyi hiz sevmedin ne olacak 25 dakika hemence geçiverir. Çok bir şey
kaybetmezsiniz yani. Dizideki bir diğer ama başarılı olan avukata ve ismine
de değinelim. Avukatın ismi: bob loblaw. Bir de hukukçular için bir bloğu var onun
da adı: bob loblaw’s law blog. Bu bile izlemeniz için yeter piçler. Dizinin keyfini
çıkarın ve komedi neymiş görün. Yakında çok sevdiğim favori filmlerden biri
ile karşınızdayız…
Arrested Development dizi eleştirisi
Seinfeld'den sonra en çok güldüğüm yabancı dizi. Angut Michael Cera haricinde her karakter süper, işin garibi 20 dakikada her karekterin hemen hemen her bölümde bir hikayesi oluyor. Hatırladığım en komik sahne nedense, Michael Maeby'ye "your uncle is not not working here anymore" tarzı bir şey demişti Gob için. Tobias mavi olmadığı bölümlerde bile evin farklı yerlerinde mavi boya gözükmesi. Bir diğer sahne de doktor Buster'ın elinin kopmasından sonra "He is all right" demesi süperdi. İşin garibi bu kadar kaliteli oyuncuların başka iyi projeleri olmaması(ya da ben bilmiyorum).Bir Michael Cera kurtarmış paçayı anlaşılan aralarından. Yeni bölümleri merakla bekliyorum.
YanıtlaSilDon't touchin!!