"Anonymous" filmini ünlü yönetmenlerden Roland Emmerich yönetmiş. "2012" filminden sonra bir daha emmerich filmi izlememeye yemin etmiştim ama kraliyet ailesini anlatan filmlere karşı zaafım var. Özellikle 1. elizabeth ve 8. Henry'nin anlatıldığı filmler çok ilgimi çekiyor. Bu iki kraliyet ailesi mensubu da tudor hanedanlığından gelmedir ve 8. Henry, 1. elizabeth'in babasıdır. Meşhur boleyn hikayesindeki orospu anne boleyn'in kızı olan 1. elizabeth zamanında İngiltere tarihinin en parlak zamanını yaşamıştır. Tabi o sıralarda da Kanuni Sultan Süleyman ölür ve Osmanlı devleti duraklama dönemine girer.
Kimi rivayetlere göre İspanyollara ait olan altın dolusu gemilere çöken 1. elizabeth'in donanması sayesinde İngiltere altın çağını yaşamış ve 2. dünya savaşı sonuna kadar da dünyanın süper gücü olmuştur. Bu iki hükümdarın hayatlarını anlatan pek çok ilgili film var ama “a man for all seasons” filmi belki de en görkemlisi ki daha önceden değinmiştik. Tudors hanedanlığı demişken yine yeniden Thomas more'dan söz etmek gerekecek. Kendisini de tekrardan anıyoruz, gerçekten de İngiliz olamayacak kadar iyi bir düşünür ve insandı. "The Tudors" dizisini mutlaka izleyin bu arada.
1. elizabeth döneminin bir diğer önemli dedikodusu ise şuydu; 1. elizabeth hiç evlenmemiş ve bir sürü soyludan gelen evlenme tekliflerini reddetmişti. Bu kararını da bir iddiaya göre babasının anasına yaptıklarından sonra almıştı. 1. elizabeth hiç evlenmemiş ama gizli aşkları olduğu tarih boyu gündeme gelmişti, en büyük aşkının kendisine güzel şiirler yazdığı ve kraliçenin bu şiirlerden çok etkilendiği söyleniyordu hatta kraliçe ölüm döşeğindeyken bile sevgilisinin mektuplarını yanı başında tuttuğu söyleniyordu. Gayri meşru çocuklarının da bir hayli fazla olması muhtemeldi. İddialara göre elizabeth'in şair aşkı “sir walter raleigh” ya da “earl of oxford”du.
Burada önemli nokta kimlerle kırıştırdığı değil, kraliçeye şiir yazan daha doğrusu kraliçenin en beğendiği şair sevgilisinin kim olduğu idi. Bu filmimiz de işte bu sorunun cevabını vermeye çalışmıştır, filmimize göre kraliçeyi yıllar boyu düşündüren, aşk acısını tattıran yazıları “earl of oxford” yazmıştır. Peki ama burada çok da fazla ilgi çeken bir durum yok gibi. Bir kraliçeye aşığı şiir yazabilir ve kraliçe de bu durumdan çok etkilenebilir. Asıl önemli nokta tüm bu olaylar cereyan ederken İngiltere'de belki de gelmiş geçmiş en büyük oyun yazarlarından “William shakespeare”in gündemde olmasıdır.
Filmimizi çok acayip kılan ise şu soruyu sorması; acaba William shakespeare bir kukla, bir sahtekar mıydı? Evet bu acayip soru yıllardır sorulagelmiş ve çeşitli teoriler kitaplar haline getirilmişti. Bu inanılmaz tarihi şüpheyi akla getiren en önemli ipuçlarından biri de William shakespeare adlı kişinin el yazmalarının bulunamaması idi. Filmimize göre William yazı yazmayı bile bilmemektedir.
William shakespeare demişken 3. Richard nasıl bir oyundur bebeğim benim, sen bunu nasıl yazdın. Tabi filmimize göre bunların hiçbirini William yazmaz, William tiyatrolarda ucuz rollerin adamı olan ayyaşın tekidir, entelektüel birikimi ise sıfırdır. Zamanın en önemli soylularından olan “earl of oxford” çevresindeki Protestan rahiplerin ve ailesinin baskılarından dolayı şeytanın işi diye tanımladıkları tiyatro ve oyunlarla ilgilenemez, daha doğrusu yazar ama kendi ismiyle yayınlatamaz. Yavaş yavaş bu düşüncesi daha sert bir hal alır ve yazdıklarını William yazmış gibi gösterip tiyatrolarda oynatır ama halk daha önce böyle cümleleri ne duymuş ne de okumuştur. "Romeo ve juliet" ile beraber halk, William shakespeare'in cümlelerine ve anlatımına hayran kalır.
Oxford dükü ise tüm bu popüleriteden uzak olmanın acısını hissetmez, o sadece cümleleri ile kitleleri etkileyebileceğini iddia etmişti ve bunu 3. Richard oyunuyla başardı. "Kelimelerin gücünü asla hafife almamalısınız" diyordu oxford dükü. Bir başka sahnede de kendisini eleştiren zoraki karısına "bunları yazmalıyım yazmadığımda beynim çatlayacak gibi oluyor" demişti. Oxford dükü hayallerinin peşinden gitmiş ve inanılmaz eserler icra etmişti. Oxford dükü, Thomas more bir de bizim deyvid bekım, gerisini siktir et.
Tabi filmde abooo diyeceklerimiz sadece bunlar değil öyle ensest ilişkiler var ki filmin sonunda hassiktir diyeceksiniz. Filmde aslında İngiltere kara bulutların sarayda dolaştığı bir ülke olarak göze batıyor, insanlar sefalet ve pislik içinde ama bakıyosun bu İngiltere o zamanlar için döneminin en zengin ülkesi ve tiyatro ile edebiyatta farkı giderek açmakta. Bir önceki yazımız olan “tinker tailor soldier spy”da aynı meselelere değinmeye çalıştık. Neden İngilizler bu kadar ileri gidebildi? Bu ileri gidebilme kesinlikle para değil. Sömürürsün zengin olursun o kadar basit. Ama bu tiyatro, edebiyat yani sözel sanatlardaki başarılarının sırrı ne ise hala kafamı meşgul ediyor.
Filmimiz bence o dönemi çok güzel anlatmış, giriş sahnesini de çok farklı ve etkileyici buldum. Tarihi olay anlatan favori filmlerinden biri olan, William shakespeare ve 1. elizabeth dönemiyle ilgili pek çok farklı, anlatılmamış ayrıntıyı bulabileceğiniz akıcı ve sürprizlerle dolu bir film. Haftaya bir sıkıntı olmaz ise özgün bir proje ile karşınızdayız.
Anonymous film eleştirisi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder