“Le Samourai” filmini Fransızların
önemli yönetmenlerinden Jean-Pierre Melville yazıp yönetmiş. Filmin esin kaynağı
ise Joan Mcloud’un “the ronin” isimli romanı. Başrollerde ise efsanevi
oyunculardan Alain Delon, karısı Nathalie Delon ve François Périer yer almakta. Alain Delon
benim favori oyuncularımdan biri ve dünyada bir insan karizmaysa bu kişi
kesinlikle Alain Delon’dur. Kendisi vakti zamanında ülkemizin pek çok yakışıklı
ve jön benzetmelerinde kullanılmış, dönemin önemli sembollerinden biri
olmuştur. Dünya; jönü, kot pantolon havasını ve bilumum erkeksi ögeleri
kendisinden öğrenmiştir. Oynadığı filmlerde de sanılanın aksine bizdeki jönler
gibi değildir, cenabetlikler adamın yakasını bırakmaz. Oynadığı karakterler
karizmanın yanı sıra soğuk kanlı ve sessiz tiplemelerdir. Bir Alain Delon bir
de Brat pitt, o kadarrr.
Filme değinmeden önce
çoktandır biriktirdiğim ve beklenilen “siteme
nereden geliyorlar vol-2”yi paylaşmanın zamanı geldi. Daha önceki paylaşımım
yoğun ilgi ve şaşkınlık görmüştü. Bazıları yazılanlara inanamadı ama onlara
istatistik bilgilerini gösterdiğimde apışıp kalmışlardı. İşte siteme girme
yollarından bazıları: “filin kıçına kafasını sokan adamın filmi, afrikanınkılliamlari,
amcuğunu genç oğlana kaptıran yaşlı kadın izle, amina el sokan kizlar resmi ve
filmi, mason teskilati, onlar bunları sikiyor biz bunları, güzel kızların amıda
güzeldir film, göbekli yaşlı adamlara tecavüz filmi(senin ebeni sikiyim o nasıl
bir fantezidir öyle), evine kizli kamera elestiri porno izle, oruspuçuçular kızı sikiyor movie, pornu filim
izle en guzel inib \ sess film, holivudun en seksual artistleri, araba sürerken
kızın amına elini sokan filmi, götüne amına el sokturan kadın filmleri” Vol-2
biraz daha sert oldu, bunun bilincindeyim ama daha yazamadığım öyle kelime
grupları var ki çok şaşarsınız.
Burada vermek istediğim
mesaj şu; bayansanız sizlere söylüyorum, hiçbir erkeğe güvenmeyin. Eğer Alain
Delon değilse zaten hiç yüz vermeyin. Sitemin erotik bir blog olmamasına rağmen
nerelerden ne hitler alıyorum hala kafamı meşgul ediyor. Hepsini anlıyorum ama
filin kıçına kafasını sokan adamın filmini anlamıyorum, zira öyle bir film de
yok. Bu tabiri ilk gördüğümde günlerce ilgili filmi bulmaya çalıştım, bulsam
yazacaktım, ama bulamadım. Acaba "ace ventura" serisinin bir filminde yapay
gergedan içinden çıkan dedektifin sahnesini mi diyor diye düşündüm ama bu
şekilde arattığına göre değildir dedim. Bu insanların eşleri, kız çocukları
olacak belki de vardır, ne insanlarla aynı sokakları paylaşıyoruz. Böyle tiksinç insanlar olamaz
ya, hem fakirler hem de uçkurları büyük neyse.
Yönetmenimizin Alain Delon ile “Le cercle rouge” diye bir güzel filmi daha var. O filme ve Alain
Delon’un diğer başka güzel filmlerine ilerleyen zamanlarda değinebilirim.
Filmimizde Alain Delon, soğukkanlı bir kiralık katildir ve tüm ihtişamı ile
sokaklarda dolaşmaktadır. Filmde izleyince daha başka geliyor insana ama ben
onun yaşadığı hayatı yaşayamam, yani o kaldığı izbe mekanda sıkılır daralırım,
ayrıca başka biri görmeyince de karizmanın anlamı kalmıyor. Muhtemelen ben hiç
karizmatik olamayacağım. Bir günlüğüne şöyle sokakta kendimden emin
yürüyemedim, odak noktası ise hiç olamadım. Otobüste bazen ayakta gidiyorum ve
kendi içimden şöyle diyorum: “acaba karizmam otobüsün içini ısıtmış mıdır, veya
dışarıyı izlerken hiç dikkat çekiyor muyum” ama gelin görün ki otobüste hiç
siklenmiyorum, böyle şaklabanlık felan yapmam lazım ki millet bana baksın. Karizmatik
olmak, bakışınla olayı bitirmek felan hiç beceremediğim şeyler, hele bir de
fotoğraf çektireceğim zaman siz beni görün. Tam bir fiyaskoyum. Belki bu
albeninin olmaması insanları internette acayip acayip şeyler aramaya itiyor.
Hani filmlerde düğün gibi bir kalabalıkta gözler başrol üzerindedir ve kurduğu
cümleler tüm salonda yankılanır ya, bu benim başıma bir kere gelmedi. Aynı sahneleri
düşünerek gittiğim kalabalık mekanlarda hiç de filmdeki gibi bir hava bulamıyorum.
Bu filmi ilk izlediğimde
enfes anlatımın ve tatlı sıkıcılığın yanında adamın karizması beni resmen
kıskandırdı. La olum diyorum ben niye böyle değilim diyorum kendi kendime,
adamın giysileri, hareketleri felan çok acayip ve havalı, aynılarını ben yaptığımda veya giydiğimde ise karizmatik
değil de böyle sipastik gibi bir şey oluyorum. Bu açık renkli yağmurluktan bizde de vardı, bir ara giymeye niyetlenmiştim ama o zamanlar kurtlar vadisindeki pala da giydiğinden olmadı giyemedim, sokaklarda yürüyemedim. Karakolda bile öyle bir şekil
çıkmış ki tüm polisler adamın havasına şaşırıyor, benim karakoldaki halimi (birkaç
defa yolum düşmüştü) gözümün önüne getirdiğimde hemen unutmak istiyorum, böyle
bir rezillik olmaz, olamaz.
Filmin başından sonunu
anlamak çok basit, belki şaşıracağınız bir şey de yok ama izletiyor kardeşim. Eski
filmler güzel ve kalitelidir o kadar (müzikaller hariç onlardan nefret ederim).
Adamın adı da Jef Costello, bakar mısın isme. Böyle bir katil hem öldürür hem
siker hem de alayına gider. İlkokulda ciddi şekilde sapık olan bir arkadaşım
vardı Allah onun belasını vermesin, belki pornografik kelimelerle siteme girenlerden
biri de odur, ismi Talib’ti. Şimdi Talib kusura bakmasın ama jef costello
nerede talib nerede. Benim adım da jean-pierre melville olsaydı emin olun ben
de film çekerdim.
Filmdeki senaryoyu
anlatmak veya yorumlamak mümkün değil, ama ilk izlediğimin üzerinden ne kadar
zaman geçmiş hala jef costello’nun o
sokaktaki karizmatik yürüyüşleri, kadınlara olan vurdumduymaz tavırları, pardesüsünü çıkarması, vurulması felan hep
aklımda. Ulan şapkanın ucunu böyle sıvazlamıyor mu o ne biçim sahnedir öyle ya,
sırf onun için izlenebilir. Ben yapınca bir sikim olmuyor ya o daha çok canımı
acıtıyor. Ben bir gün Allah muhafaza kolumdan vurulsam veya bıçaklansam var ya
tüm mahalle ayağa kalkar, köpek gibi ağlar, salya sümük fışkırtırım her yere. Jef,
yaralandığında ise her şey bambaşka. Favorilerimden olan bu filmi sadece
karizma neymiş onu görmek için izleyin derim.
Banyo terliğin olayım da sabunlu suyla vıccık vıccık ez beni şef,
ben forvet olayım sen de defans ofsayta düşür beni şef, 5 kavanoz bal olayım
100 tlye sat beni şef, göbek deliğindeki pamuk olayım da beni çıkartırken
kendinden utan şef, kuponunu yatıran İskoç takımının kalecisi olayım şef,
tükürdüğün sarı balgam olayım da kaldırımın kenarına çarp beni şef, sümüğün olayım
da içine çek beni şef, bilgisayarında bi ara izlerim diye bıraktığın klasik film
olayım da hiç bi zaman izleme beni şef, ekmek arası dönerindeki turşu olayım da
görür görmez çöpe at beni şef, kilodunun sararan yeri olayım ne kadar yıkasan
da çıkmayayım o kıllı götünle nefes alıp yaşayayım şef, boncuk olup sikine
dizileyim de sikin inince yerlere dağılayım şef, götündeki kıl dönmesi olayım da orada kalayım şef, basurun olayım da gün boyu aklından çıkmayayım şef, yediğin çekirdeğin sonuncusu
olayım hem de acı olayım zevkinin içine edeyim de tükürüğünle yere at beni şef, çorabının topuk kısmı
olayım da nokta nokta yırtılarak seni rezil edeyim şef, lisede çekilmiş
fotoğrafın olayım da beni göstermekten utan şef, aşure tabağının sonundaki fasulye olayım şef.
Le Samourai film eleştirisi
haklısın.
YanıtlaSil:)
kızıl çember de müthiş film.
:)
deux hommes dans la ville, le choc, trotsky, klein. ne filmleri var bu gelmiş geçmiş en yakışıklı aktörün.
eh zaten fransız sineması hayranıyım bir de.
:)